Boru ya da tünel ne kadar uzun olursa olsun, sonunda ışık görünür. Hani derler ya; "Tünelin sonunda ışığı gördük" diye..

Ama bu kez tünelin sonundaki ışık görünür mü? Bilemeyiz. 

Biz verilen talimatı yerine getirdik. Uzmanlar, "Tam kapanma" önerdi, devlet "Tam kapanın" dedi, biz de "Tam kapandık!" Tünelin ya da borunun sonundaki delikteki ışığı ancak sona geldiğimizde görürüz. 

Kişisel düşüncem, çok da "umutlu" değilim. Umarım "daha da yol uzamaz ve ışığımız tez andan görünür."

Neden "umutlu değilim". Bir kere kısıtlamadan muafların listesine bir bakalım: 

TBMM üyeleri ve çalışanlarından tütün da kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanmasında görevli olanlara (özel güvenlik görevlileri dahil) kadar…

Bakkal, manav, fırıncı, şekerci, çiçekçi, muhasebeciye kadar uzanan (sanırım 42 farklı alan) muaflar listesinde..

Muafiyet listesi dışında kalanlarda yolunu arıyor "izinli" sayılmak için.. 

Bu kez işi sıkı tutacaklar ama ne kadar sıkı tutacaklar? Bilemiyorum..

Askerlikte bir usul vardır: Emir tekrarı.. 

"Emir, tekrarından maksat ast tarafından anlaşıldığına kanaat getirmek ve tamamı tamamına, zamanında yapılmasını temin etmektir. 

Bu sebeple sözlü emir alan her astın kendiliğinden emri tekrar etmesi kaidedir."

Şimdiki sistem bu gibi bana göre…

"Kapanacaklar" denildi "kapandık" Ya sonrası…

Kısıtlamaya ben uyuorsam, sen de o da uyacak. Birimiz uymuyorsak…Tünelin sonunda ışığı göremeyiz.. 

Esnaf kan ağlıyor, emekli sıkıntı yaşıyor…

Elektrik, su, doğalgaz, iletişim ödemeleri; bakkal, manav, fırın, kasap masrafları… 

Vakti gelince "öpüş" ile mi ödenecek?

Bir fıkra geldi de aklıma:

Köyün hocası devamlı komşu karısına asılıyormuş. Bundan bıkan kadın, "Peki hoca efendi! Seninle yatarım. Ama sana üç şartım var" demiş. Hoca sevinir ve kadına sorar; "Neymiş şartların?" Kadın başlar anlatmaya: "1 cemaatın önünde rakı içecen. 2 yine cemaata aletini gösterecen. 3 beni kocamın önünde edecen"

Hoca kabul eder ve işe başlar…

hoca eline bir bardak içki alır. Cemaata vaiz vermeye başlar. "Köyün gençleri kötü alışkanlıklar edinmiş. Sağda solda içki içiyorlar." Buna kızan cemaat "Nasıl içerler hoca efendi? derler. Hoca da, "Aha böyle içiyorlar" der ve içkiyi içerek gösterir.

Hoca yakın köylere gider ve "Falan köyün hocası sünnetsiz" diye anlatır. Kulaktan kulağa yayılır ve haber köye kadar gelir. 

Köylüler hocaya kızar: "Sayın hoca efendi! sen sünnetsizmişsin. Bizler senin arkanda namaz kılamayız" derler. Bu sefer de hoca kızar ve çıkarır aletini "Bakın bakalım. Sünnetsizmiyim" der.

Hoca bir gün ezan okurken yukardan komşusuna bağırır:

"Komşu komşu! Utanmıyon mu, güpegündüz bahçede o işi yapmaya"

Komşu:

"Sen ne diyorsun? Biz burada hanımla çay içiyoz" der.

Hoca "Buradan öyle gözüküyor. İnanmazsan, buraya gel bak. İnip ben çay içeyim... Bak nasıl görünüyor? der 

Komşu minareye çıkar. Hoca bahçeye kadının yanına gelir ve "2 şartı yerine getirdim ve sıra üçüncüde" der ve kadını becermeye başlar. Yukarıdan kadının kocası bağırmaya başlar:

"hocaefendi ne yapıyorsun?

Hoca aşağıdan seslenir:

"Ben sana söylemiştim. Oradan öyle görünüyor. Bak ben de çay içiyorum."

Hos görün şu ramazan gününde de halimiz oradan böyle mi görünüyor…

Kapanalım. Kapanalım da sonunda "açıl" denildiğinde nasıl olacak? Merak bu ya….