Hani "zır zanaat" denen bir deyim var dilimizde. Gerektiğinde 'şıppadak' kullanırız. Ama buradaki zanaat mıdır, sanat mıdır bir türlü anlamış da değilim.

Dün Tüm-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Şahin'in basın toplantısında idim.

Şahin, toplantıda il başkanlığı görevine Bayram Akdere'nin atandığını belirterek, görevlendirme yazısını tebliğ etti. Bayram kardeşime "hayırlı olsun" dileğimi sunuyorum.

Bayram adeta "ateşten bir gömlek" giydi. Gerçi yıllardır bu gömleği yakmadan üstünde taşıyor Bayram kardeşim. Bundan sonra da başarı ile taşıyacaktır.

Tüm-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Şahin, toplantıda ilginç tesbitlerde bulundu:

"Kahramanmaraş’ta sahaya inerek çalışmalara başladık.

İşçi,  Cumhurbaşkanını seçiyor. Milletvekilini seçiyor, Belediye Başkanını, belediye meclis üyelerini, muhtarını, ihtiyar heyetine (aza) kadar herkesi seçebiliyor.

Ama kendi sendikasını seçmeye hakkı yok. İstediği sendikaya üye olma konusunda özgür değil. İşçinin bu konuda özgür olması gerekir."

Essahtan da öyle. İşçi ya da memur a sendikasına üye olmak istiyor ama idare b sendikası diyor. İşçi ya da memur da idarenin (kendi seçtiği yöneticinin) istediği sendikaya gidiyor.

Mecburen, mecburiyetten. Böyle yapıyor. Yapmak zorunda kalıyor. Cumhur reisini seç, vekilini seç, şehr-ul emini seç, belediye meclis üyelerini seç, muhtarını seç, hatta ihtiyar heyetini seç… Ama istediğin sendikaya üye olma seçeneğin olmasın!

Diyoruz ya "sendikacılık zor zanaattır." Hele bir de muhalif görünümlü bir sendikaya üye ya da sendika yöneticisi olursan en basitinden mobbing uygulanır. İstesen de istemesen de idarenin gösterdiği ya da idarenin yakın olduğu sendikaya üye olmak zorundasın!

Mahmut Şahin, “Artık sahaya çıkma zamanıdır, işçi kendi sendikasını seçebilmelidir” diyor. Bana göre sadece demek ile yetiniyor. Ama Şahin doğru siz ediyor.

Tüm-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Şahin bakın neler söyledi:

Ülkemiz de sendikacılık için sıkıntılı bir süreç. Bu sıkıntının yakın bir zaman da kısa bir sürede bitmeyeceğini de bilerek çalışıyoruz.

Çıktığımız bu yolda, Biz ne sıkıntılarla karşılaşacağımızı tahmin ederek çıktık. Fakat Ülkemizde ki sendikacılık olması gerektiği gibi saha da değil, maalesef kapalı kapılar arkasında ya da kirli masalar da tezgâh olarak yapıldığı için.

Biz, bu mücadeleyi yapacak olan arkadaşlarımızı, haksızlığa tahammül edemeyen, dik durabilecek ve mücadele ruhu taşıyabilen insanlardan seçiyoruz.

Normal de sendikacının yapması gereken, bir işçi sınıfının üyeliğini yaptırmak ya da teşkilatçılıkta onları yetkili kılmak. Fakat Türkiye’deki o sarı sendikacılıktan dolayı, sadece işçi olmak yetmiyor.

Hem işçi olmak, hem gözü kara olmak, hem haksızlığa karşı mücadele etmek, hem de kendi iradesine konulacak ipoteğe karşı bayrağı kaldırmak.

Hayır, benim bir iradem var! Ben kendim sendikamı tercih ederim. Ben, bu mücadeleyi kendim için, işçi sınıfı için yaparım diyecek arkadaşları seçerek sendikacılık yapıyoruz, yapmak zorundayız.

Çünkü Türkiye’de ki geçmiş dönem de yapılan ve Hala geleneksel haline gelen yanlış sendikacılık, yapılmaktadır.

Sendikacılıkta doğru misyonu da Tüm-İş Konfederasyonu olarak üstlendik. Ben ve arkadaşlarım bu gidişata bir dur! Deme kararlılığındayız.

İşçi için hiçbir çaba göstermeyen, sadece bazı tuzaklarla, algılarla ve yalanlarla üye sayısını artırıp, kendisini önde gösterip, bazı menfaatlerden faydalanma sendikacılığı yapılıyor.

İşçinin sendikasını seçmesi konusunda, ciddi sıkıntılar var. Öyle ki bu ülkede, Anayasal garanti verilen bir konu; ‘işçinin sendikasını seçme konusu’’ yasalarla teminat altına alınmış.

Hiçbir işçiye, sendikasını seçme ya da istifa etme baskısı yapılamaz. Bunun ciddi sonuçları var. İşçi bu Ülkede; Belediye Başkanını seçebiliyor. Bu kapasiteye sahip, hatta yasamayı yürütecek insanları, Milletvekillerini de seçiyor İşçi…

Bu Ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanını bile seçebilecek kapasiteye sahip işçilere, sendikasını seçme hakkı verilmiyor.

Ona kimse müdahale edemez! Ana yasa ilkesi gereğince, söylemlerimize en çok hükümetin destek vermesi, bu ülkeyi yönetenlerin destek vermesi gerekiyor.

Eğer bu ülkenin özgürlük ve seçme kültürü anlayışını yükseltmek istiyorsak, bu noktada hareket etmek ve ‘’Ben hükümetin sendikasıyım. Ben şunun, bunun sendikasıyım.’’ Diyenlere en çok bu ülkeyi yönetenlerin tavır alması ve karşı koyması gerekiyor.

İşçiye böyle bakılarak, bu ülke yükseltilemez. Yüceltilemez. Kendi menfaatleri için, işçinin tercihi ile özgürlüğü ile oynamak, bu ülkeyi bir yere getirmez(!) Bunun anlaşılması gerekiyor(!) Bunun anlaşılması için; Tüm-iş konfederasyonu var.